Ayrıca Mariobet sitesinin daha sonra bir vakitte adresi değişse bile yeni adres üzerinden giriş yaparken yine aynı kullanıcı ismi ve şifre bilgilerini girmeniz gerekmektedir. Sitenin güncel giriş adresi veya giriş linki üzerinden Tümbet’e erişip, ardından menüde bulunan “Casino” alanına tıklamanız yeterlidir. Örneğin; sosyal medya kanallarının gelişmesi, illegal bahis sitelerinin de bu alana yatırım yapmasını sağlamaktadır. Bunlardan biri, sosyal medya hesaplarını takip etmektir. Bunlardan bazıları yasal/legal bazıları ise illegaldir. Aynı zamanda Cepbank, Bitcoin ve Papara gibi ödeme seçenekleriyle alt yatırım limiti ise 50 TL’dir. Yasal bahis sitelerinin oranlarının da düzenlemeyle yükseltileceği ifade ediliyor ancak bu düzenlemenin ne zaman olacağı hakkında bir açıklama yapılmadı. Bahis sitelerinin yüksek oranlar vermesi, belirli bir sınır dahilinde olmak zorundadır. Genel bir bonus şartından söz etmek mümkün değildir. Maksimum bonus miktarı 3000 TL’dir. Her zaman yerine getirilmesi gereken bir oyun süresi sınırı vardır ve bu nedenle dünyanın neresinde olursanız olun oynanabilmesi önemlidir. Bu platformlar, oyun tutkunlarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim sunar. Türkiye’de bahis keyfi için bu siteler güvenilirlik ve kazançlı bir bahis deneyimi sağladıkları için tercih edilebilir seçeneklerdir. Ülkemizde bazı siteler yasal olarak çalışırken, % 90’ı illegal bahis sitesi olarak hayatına devam etmektedir.
Sitede casino içerisinde yer alan oyunların tamamı canlı olarak da oynanabilmektedir. 2009 yılında faaliyete geçen Tuttur kısa süre içerisinde adını duyurmayı başarmıştır. Güvenilir bir canlı bahis sitesi bulma uğraşı içerisinde olan Türk bahisçiler, Mariobet yeni adres girişi vasıtasıyla bu uğraşlarını sonlandırabiliyor. Mariobet bahis sitesi kurumsal ve köklü bir bahis sitesi olduğundan onlarca forum sitesi ile anlaşması vardır. Mariobet bahis sitesi canlı bahis alanaında öne çıkan şirketlerden birisidir. Bu siteler, güvenilirlikleri ve oyun seçenekleri ile öne çıkıyor. İnceleme: Sağlam Slot Siteleri 2024 - Türkiye’nin En İyi Oyun Deneyimleri! Ardından sitenin ana sayfasında yer alan ‘Giriş’ veya ‘Üye Ol’ gibi bir seçeneği tıklamanız gerekmektedir. Güncel olarak iletişim kanalları, değişen sisteme göre de artabilir. Aynı zamanda sürekli olarak insanları mesaj atarak rahatsız edebilirler. Dolayısıyla sadece klasik okey değil aynı zamanda Katlamalı Okey, 101 Okey, Çanak Okey ve Okey Plus gibi oyunları da oynayabilirsiniz. 2011 yılı itibariyle Milli Piyango’nun da yasal bayiliğini yapmaya hak kazanmıştır. Üyelerine özel önem ve değer veren Tümbet bahis sitesinde aşağıdaki kampanyalar an itibariyle aktiftir ve tüm Tümbet üyeleri bu promosyonlardan faydalanabilmektedir. Tümbet bahis sitesinde bulunan tüm para yatırma yöntemleri ile her gün toplamda %45 Günlük Yatırım Bonusu alabilirsiniz. Tümbet slot sitesinde casino severler her zaman avantaj sahibi olmaktadır. İhaleyi iş ve spor dünyasından yakinen tanınan Yıldırım Demirören verdiği teklifle kazanmış ve İddaa kurumunun sahibi olmuştur.
Vaycasino 154
Gerek yatırımsız ve çevrimsiz deneme bonusu gerekse düşük çevrimli bonusları sayesinde birçok bahis sever artık Tümbet kullanıcısı olmuştur. Bu işlem için ekstra bir şey yapmanıza gerek yoktur. Spor bahisleri ve casino oyunlarına hızlı bir şekilde katılmak için ödeme metotlarından herhangi birini kullanarak yatırım yapmanız yeterlidir. Her biri kaliteli oyunlar, kullanıcı dostu arayüzler ve yüksek güvenlik önlemleri sunan bu bahis siteleri ve casino oyunlarına göz atın. Neden 2024’ün en güvenilir canlı casino sitelerine yönelmelisiniz? En iyi bahis siteleri ve casino oyunları için neden bu platformları keşfetmeliyim? En iyi bahis siteleri ve casino oyunlarına ilgi duyanlar için mükemmel deneyim sunan platformları keşfetmek için okumaya devam edin. Ama bu konuda iyi bir süreç yaratamayan bahisçiler daha çok çevrimsiz olanları seçmeliler. Birçok kişi birazdan belirteceğimiz sitelerden sadece popüler olanları bilmektedir ancak faaliyet gösteren birçok site bulunmaktadır. Bu platformlarda ne tür bonuslar ve ödüller bulunmaktadır? Ayrıca, yasa dışı bahis siteleri yasal riskler taşıdığından, bu tür siteleri kullanırken dikkatli olmanız önemlidir. casibom 87 Bu tür canlı bahislerin kazançlarının normal bahislerden yüksek kârlı olduğunu da unutmamak gerek. Bahis sitelerinde bir oyuncu olarak, oran oyununa dahil edilip edilmeyeceğiniz konusunda endişelenmenize gerek yok. Farklı casino sitelerinde aynı oyunu oynamanıza rağmen farklı RTP oranları olabilmektedir.
Her ay sunduğu geniş canlı bahis seçenekleriyle dikkat çeken Maritbet, futbol, basketbol, voleybol, tenis gibi spor dallarında 40'tan fazla etkinlik sunar. Ayrıca, yüksek bahis oranları ve değerli ödülleriyle dikkat çekmektedir. Ayrıca, heyecanlı bir bahis deneyimi için farklı bonuslar sunuyorlar. Ayrıca, kullanıcılarını sürekli güncellenen bonuslar ve ödüllerle mutlu etmektedir. Celtabet Casino Sitesi, yüksek bahis oranları ve bonuslarla kullanıcılarını mutlu etmektedir. Tipobet Casino Sitesi, Onwin Casino Sitesi, Sahabet Gaming Casino Sitesi, Matadorbet Casino Sitesi, 1xbet Casino Sitesi, Discount Casino Casino Sitesi, Celtabet Casino Sitesi, Casinomaxi Casino Sitesi, Kralbet Casino Sitesi ve Lord Casino Casino Sitesi gibi siteler, güvenilirlikleri, oyun seçenekleri ve bonus imkanlarıyla öne çıkmaktadır. Tipobet Casino Sitesi, Onwin Casino Sitesi, Sahabet Gaming Casino Sitesi, Matadorbet Casino Sitesi, 1xbet Casino Sitesi, Discount Casino Casino Sitesi, Celtabet Casino Sitesi, Casinomaxi Casino Sitesi, Kralbet Casino Sitesi ve Lord Casino Casino Sitesi en güvenilir bahis siteleri ve casino oyunları arasında yer alıyor. Matadorbet Casino Sitesi, Bahis Siteleri Casino 2024’teki en yeni casino sitelerinden biridir. Güvenilir bahis sitesi denildiği zaman akla gelen ilk site olan Tümbet bahis sitesi, adres güncellemelerini belirli bir mantığa göre yapmaktadır. Üyelerine oldukça değer veren ve doğum gibi özel günlerinde bonus veren Tümbet bahis sitesi, aynı zamanda kullanıcıların siteye üye olduğu Tümbetli Olma gününde bonus vermektedir. Aynı zamanda sitede yapılan hiçbir para yatırma ve para çekme işlemi üçüncü kişilerle paylaşılmamaktadır. Bahis tutkunları, bu sitelerde eğlenceli vakit geçirirken aynı zamanda kazanç elde etmenin keyfini yaşıyorlar.
Dünya Savaşı’ndan günümüze doğru büyük bir tempo ve yoğunlukla gelişim gösteren demokratikleşme gücü olduğunu, Türkiye’nin en büyük sorununun bu anlamda demokratik mücadelesini başarıyla vermemesi, demokratik ölçülerini geliştirememesi olduğunu, Demokratik sistemin bu gücünün en temel nedeninin şüphesiz toplumsal realiteyi bilimsel olduğu kadar ahlaki, felsefi ve altındaki alt yapılarla politik, hukuki yapılarına kadar tanım getirmek kadar çözümü de ileri-geri ayırımı yapmadan o dönem toplumsal güçlerin irade düzeylerine, eşitlik ve özgürlük sistemlerine açık çözüm kanalı üretmesinin olduğunu, demokrasinin gelişmesinde ayrıca bilimsel-teknik gelişmenin de payının büyük olduğunu, din ve inanç özgürlüğünü bünyesinde taşıdığını, dil ve kültür konusunda da demokratik çözümün daha çarpıcı olup, en başarılı olan saha olduğunu, çünkü dil ve kültürün iç içe geçmişliği birçok ulusal topluluğun yüzyıllardır birlikte asimile ettiği bu değerler ayrılarak zayıflamayı, monotonluğa düşmeyi değil birlikte zenginleşmeyi, çeşitliliği, güçlenmeyi, yaşamayı tercih edecekler ki bunun okulunun da, laboratuarının da demokrasi ve onun inançlı uygulanması olduğunu, demokrasinin adeta bir dil ve kültür bahçesi olduğunu, günümüzün en gelişmiş, güçlü ülkelerinin yine bunun açık ispatı olduğunu ifade ederek, Leslie LİPSON’un “Demokratik Uygarlık” adlı yapıtından alıntılar yapmak suretiyle ve İsviçre’deki dil konusundaki parçalanmışlık ve bunun birliğin gücü haline nasıl geldiğine dair gelişmelerle ilgili örnekler vererek dil ve kültür farklılıklarının demokrasi içinde, bağımsızlık içinde nasıl güçlendiğini, hem nedeni ve sonucu olduğunu çarpıcı olarak ortaya koymakta olduğunu, bir diğer örnek ülke olarak İngiltere’nin anayasa sistemini en iyi uygulama unvanına sahip olup, sorunlarını şiddete başvurmadan demokrasi içinde en uygar tartışmayla çözmenin de seçkin ülkesi olduğunu belirterek, Avrupa ülkelerinin ağırlıklı olarak 20. yüzyıl başlarında en önemli ulusal, dil, din vb.Geniş Oyun Seçenekleri: Kullanıcılar, spor bahisleri, casino oyunları ve canlı oyunlar dahil olmak üzere çeşitli seçenekler bulabilir. Öyle ki, bir oyundaki rakiplerinizi gölgede bırakma şansınız da var! ABD pasaportu ve dolar var. C. Savcılığınca alınan 22.02.1999 günlü ifadesinde: PKK örgütünün kurucusu olduğunu, örgütün önderliğini yaptığını, kendi, önderliğinde Türkiye toprakları üzerinde silahlı bir mücadele başlattığını, başlangıçta Kürdistan Devleti kurmak gibi bir kavramları olduğunu ancak gelişen süreç içerisinde müstakil bir Kürt Devleti kurmak değil de, Kürtlerin de cumhuriyetin kuruluşunda rol almış bir halk olarak Özgür olduğu bir ortam içerisinde birleştirilmesi ve bu temelde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel özgürlüğünü elde etmiş olarak birarada yaşayabileceği sonucuna vardığını, MED Televizyonunda 13.12.1998 günü, “Kendinizi yakmayın, sizi yakanları yakın” şeklindeki konuşmanın kendisine ait olduğunu, bu konuşmanın özgürlük temelinde bir arada yaşama düşüncesine de aykırı olduğunun farkında olduğunu, ancak bu konuşmayı ağır bir ortam içerisinde yaptığını, yine 25.12.1998 günlü MED Televizyonu’nda intihar eylemleri ile ilgili yaptığı konuşmanın kendisine ait olduğunu ve bu konuşmaları duygusallıkla yaptığını, 18.06.1998 günlü Panel Programı’nda geçici köy korucuları ile ilgili yaptığı konuşmanın doğru olduğunu, korucuların üzerlerine en çok gelen grup olduğunu, kendilerine saldırdıkları için korucuların hedef alındığını, PKK’nın şiddet anlayışında sivil vatandaşlara yapılan saldırıların çok olduğunu, bilhassa 1987 yılından sonra yoğunlaştığını, yarı çete anlayışı olan bu saldırıları kendisinin tasvip etmediğini, önüne geçmek için büyük mücadele verdiğini ancak başarılı olamadığını, PKK’nın terör eylemlerinden en fazla zararı bölge halkının gördüğünü, başlangıçta bölgenin özgürlüğü için ortaya çıktıklarını, ancak daha sonra kendilerine katılımlar olduğunu, bölgede öteden beri süregelen düşmanlıkların olması, Şemdin SAKIK gibi, Kör Cemal gibi, Şahin BALİÇ gibi, Cemil IŞIK gibi, PKK’dan yönetimi ele geçirenlerin baskılarını ve eylemlerini daha duyarlı bölge halkı üzerinde yoğunlaştırdıklarını, kendisinin buna sonuna kadar karşı koyduğunu, hatta bu şekil eylemleri gerçekleştirenlerden bazıları (Kör Cemal Kod) Halil KAYA, (Hogir Kod) Cemil IŞIK, (Mete Kod) Şahin BALİÇ gibilerini cezalandırdığını, Şemdin SAKIK’ı da cezalandıracağı sırada ellerinden kaçtığını, suçlu görülen şahısların merkez komutasınca yargılandıklarını, yargılanma sonucunda kendisinin özel onayıyla cezaların infaz edildiğini, kendisinin özel onayının önemli kişiler için alındığını, cezalandırmaların ARGK Yönetmeliği çerçevesinde yapıldığını, Terör eylemleri sonucu meydana gelen ölü ve yaralı sayısı ile ilgili bilançonun doğru olup, ölü ve yaralı sayısının belirtilenden de daha fazla olabileceğini, bu olayların emrini kendisinin verdiğini, sorumluluğun kendisine ait olduğunu, 1993 yılındaki ateşkesle ilgili olarak bu tarihte Celal TALABANİ’nin Şam’a geldiğini, kendisine Özal’ın ateşkes konusunda talebi olduğunu ilettiğini, böyle bir beklentisi olduğunu söylediğini, daha önceden bazı gazetecilerle yaptığı röportajlarda da bu izlenimi edindiğini ve bunun üzerine 15 Mart 1993 günü Celal TALABANİ ile birlikte ateşkes ilan ettiğini, Örgütün mali kaynaklarının betebet guncel büyük çoğunlukla Avrupa’dan bağış ve kampanyalardan elde edilen gelirler olduğunu, vergilendirme adı altında para toplandığını, 1991-1993 yılları arasında bölgedeki mütahitlerden yüzde itibariyle bir miktar örgüte gelir adı altında para alındığını, Körfez Savaşı’nda kuzeye doğru sürülen insanların bıraktıkları, silahları topladıklarını ve bir kısmını da para ile satın aldıklarını, PKK tarafından kullanılan Strella füzelerinin Yunanistan temsilcisi Rozalin Kod Ayfer KAYA’nın yardım kampanyası oluşturup, kiliselerden ve kendilerine yakın halktan topladıkları paralarla 20 adet Strella füzesini tüccar vasıtası ile Sırbistan’dan satın aldıklarını ve kendilerine Kuzey Irak’ta teslim edildiğini, yine örgütün kullandığı Sam 6 ve Sam 7 füzelerini Kuzey Irak’taki boşluktan yararlanarak temin ettiklerini, PKK’nın siyasi görüşüne uygun propaganda yapmak amacıyla MED Televizyonunu kurduklarını, finansını bağış yoluyla temin ettiklerini ve toplanan paraları yasal hale getirmek için vakıflar kurduklarını ve bu televizyonda çalışan kişilerin örgüt elemanları olup gönüllü olarak çalıştıklarını, Kendisinin bilgisi dahilinde PKK örgütünün uyuşturucu kaçakçılığı yapmadığını, ZAROS bölgesi dedikleri Van ve Hakkari bölgesinde yapılan uyuşturucu ticaretinden oradaki sorumlularının, bu uyuşturucu ticaretini yapanlardan pay aldıklarını, bunun dışında örgütün, uyuşturucu ticareti ile iştigal etmediğini, kendisinin uyuşturucu ticaretine karşı çıktığını, 1995 yılında Lahey’de kurulan ve merkezi Brüksel’de olan Sürgünde Kürdistan Parlamentosu’nun kurulmasını desteklediğini, bu parlamentonun 65 üyesi mevcut olup 12 tanesinin PKK Temsilcisi olduğunu, diplomasi alanında faaliyet göstermek ve Avrupa’daki birçok kişi ve kuruluşlar için rahatça ilişki kurabilecekleri legal ve kabul görmüş bir oluşum meydana getirmek için kurulduğunu, PKK örgütünün klasik anlamda siyasi parti olmaktan öte parti, ordu ve cephe şeklinde teşkilatlandığını, kendisinin örgütte genelde APO Kod adıyla anıldığını, yazışmalarda Ali Fırat Kod adını kullandığını, ayrıca yurtdışı temsilciliklerinin olduğunu, yine örgüte bağlı Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (YAJK) örgütünün olduğunu, emrinde Avrupa dahil 3.000 kadar örgüt elemanının olduğunu, 1979 yılında Suriye’ye geçtiğini, Filistin örgütü ile irtibat kurarak bu örgütten demokratik cephe-kimliği temin edip, bu kimliklerle Lübnan’a geçtiklerini, Filistin örgütünün kendilerine Bekaa vadisinde kamp yeri verdiğini, HELVE adı verilen bu kampın daha sonra ismini Mahsun Korkmaz Akademisi olarak değiştirdiklerini, 1992 yılında tekrar Suriye’ye geçtiklerini, burada El Muhaberat elemanı Ağa Kod Mervan Zerki ile ilişki kurduklarını, bu şahsın Suriye İstihbaratı ve Devleti ile aralarında bir halka oluşturduğunu, Suriye’ye geldiklerinde evler satın aldıklarını veya kiraladıklarını ve daha sonra bu evleri parti okullarına çevirdiklerini, Suriye’de bulunduğu süre içerisinde Ali Ammar adına tanzim edilmiş Demokratik Cephe kimliği ile dolaştığını, 1992 yılı sonunda 9 Ekim 1998 yılına kadar ağırlıklı olarak Şam’da kaldığını, 09 Ekim 1998 günü Rozerin kod Ayfer KAYA ile birlikte Suriye’den çıkış yapıp Yunanistan’a geldiklerini, o zamana kadar PKK'ya dost olduğunu ifade eden Yunanistan’ın iltica talebini kabul etmemesi nedeniyle, Yunanistan’dan ayrılıp Moskova’ya geldiklerini, Rusya’da kalmasını DUMA’nın kabul etmesine rağmen Rusya Başbakanının karşı çıkması nedeniyle 33 gün sonra Rusya’dan ayrılmak zorunda kaldığını, bazı İtalyan milletvekillerinin daveti üzerine yanında Roma temsilcisi Ahmet YAMAN olduğu halde Rus yolcu uçağı ile Roma’ya geldiklerini, İtalya’da siyasi iltica talebinin kabul edilmesini beklerken, tutuklamanın gündeme geldiğini, daha önce gerek İtalya gerekse Avrupa Devletleri’nin her gün yüzlerce Kürt’ün siyasi bile olmayan iltica taleplerini kabul ederken kendisinin siyasi olan iltica talebini kabul etmediklerini, giderek üstündeki baskıyı artırdıklarını, kaç kurtul şeklinde kendisine karşı bir tutum göstermeye başladıklarını, bu baskılar karşısında İtalya’da toplam 66 gün kaldıktan sonra 16 Ocak 1999 günü İtalya’dan ayrıldığını, ayrılmadan önce Rozalin vasıtası ile Güney Kıbrıs’tan kırmızı pasaport temin ettiğini ve tekrar Moskova’ya geldiklerini, Moskova’nın ters tutum takınması sonucu 29 Ocak 1999 tarihinde Rusya’dan ayrıldıklarını, Yunan gizli servisine ait uçakla tekrar Yunanistan’a geldiklerini, Yunanistan yetkililerinin karşı çıkmaları sonucu tekrar kendisini uçakla Minsk Havaalanı’na bıraktıklarını, burada da kabul görmemesi üzerine sonuçta mecburen tekrar Yunanistan’a dönme gereğini duyduğunu ve oradan da kendisini Kenya’ya götürdüklerini, Yunanistan’ın PKK örgütü ile ilişkilerinin, Suriye’nin PKK örgütü ile ilişkilerine benzediğini, 1988 yılında Lübnan’da Badovas ve Nagazakis ziyaretleri ile bu ilişkilerin başladığını, 1994 senesinde Yunanistan’da PKK örgütünün kamplarının açıldığını, Lavrion kampında PKK'lı gençlere daha çok ideolojik eğitim verildiğini, ayrıca bomba eğitimi yapılan Dimitri Elen Kampının olduğunu, bu kampın sorumlusunun Mahir Kod Fethi DEMİR olduğunu, ayrıca Yunanistan’da küçük grupların yerleşmesi için evlerin bulunduğunu, Yunanistan’da sivil kurumlardan, kiliselerden ve sendikalardan para yardımı aldıklarını, İran’da Urumiye’de bir hastanelerinin mevcut olduğunu ayrıca İran-Irak sınırına yakın ve İran topraklarında kalan kamp yerlerinin olduğunu, Ermenistan’da temsilciliklerinin bulunduğunu, Almanya’da çok sayıda demek ve temsilciliklerinin olduğunu, Avrupa’nın kendisini Türkiye’ye karşı kullandığını, Türkiye’yi ve kendisini karşı karşıya getirirken, Türkiye’nin de önünü kesmeyi hedeflediğini, insan haklarından çok sık bahseden Avrupa’nın kendisini kullanmak suretiyle çok kan dökülmesine sebep olduğunu ve sonuçta insan haklarını işletmeyerek iki yüzlü olduğunu gösterdiğini, bu nedenle Avrupa’yı kınadığını, kendisinin sebep olduğu eylemler nedeniyle yüz binlerce Kürt’e siyasi olmadığı halde iltica hakkı tanırlarken kendisinin PKK örgütünün başı ve bir numaralı siyasi adamı olduğu halde kendisine siyasi sığınma hakkı tanımadıklarını beyan etmiştir.
C.Savcılarınca alınan ifadesini aynen tekrar ettiğini beyan ederek, kendisinin PKK örgütünün kurucusu ve lideri olduğunu, örgütle alınan kararların en son olarak kendisinin onayına sunulduğunu, örgütün ideolojik ve siyasi faaliyetinin 1973-1978 tarihleri arası olduğunu, 1977-1978 tarihleri arasında da Hilvan-Siverek’te mahalli otoriteye karşı toprak sahipleri ve ağalara karşı, örgüt tarafından bir silahlı girişimde bulunulduğunu, ilk silahlı çatışmanın bu temelde başladığını, kendisinin Temmuz 1979 tarihinde Lübnan’a gittiğini ve bu tarihten itibaren silahlı, ideolojik ve askeri hareketi daha da geliştirmek için eğitimlere başladıklarını, 1984 yılında Diyarbakır Cezaevinde başlayan ölüm oruçlarının ağır etkisi altında kalarak yeni bir silahlı mücadele sürecine başladıklarını ve bunun günümüze kadar devam edegeldiğini, yurtiçinde mücadele şeklinin eyalet şekline dayandığını, eyaletlerin de birimlere kadar gittiğini, her eyaletin bir sorumlusu olup, silahlı eylem kararlarının buradaki sorumlu birliklerce alındığını, silahlı eylem kararlarının, genel hatları itibariyle kendisinin onayına sunulduğunu, kendisinin daha çok temel stratejik ve taktik kararlar alıp örgüte bildirdiğini, uygulamanın birimler tarafından yapıldığını, PKK örgütünün temel gelir kaynağının geniş halk yığınlarından sağlanan bağış, aidat ve kampanyalara dayandığını ve ayrıca bazı sivil kuruluşlardan da mali destek gördüklerini, PKK örgütünün uyuşturucu kaçakçılığı ile bir ilgisinin olmadığını, ancak bazı bölgelerde bazı kişilerce yapılan uyuşturucu kaçakçılığından o bölgeden sorumlu elemanları tarafından bu kişilerden belli miktarda bağış şeklinde paralar alındığını, ancak örgütün direkt olarak uyuşturucu ticareti ile bir ilgisinin olmadığını, örgüt ideolojisine ters düşeceğini, Örgütün temel hedefleri arasında ekonomik hedeflerin olduğunu, ancak bu hedefler arasında orman yakmalar ve insanların oldukları kurumların olmadığını, daha çok savaşın sürmesine yol açan ekonomik hedefler söz konusu olduğunu, ayrıca örgütün insana dokunmamak kaydıyla turistik hedeflere karşı da eylemlerinin olduğunu, kendisinin genellikle köylerde ve sivil yerlerde yapılan katliam şeklindeki eylemleri tasvip etmediğini ve bu şekilde eylem yapılmaması hususunda da mücadele verdiğini, ancak örgütteki bazı öğelerin iktidarı ele geçirmek amacı ve anlayışı içinde toplu köy katliamlarını gerçekleştirmiş olduklarını, kendisinin bu hususta mücadele edip bu şekilde eylem yapanları en ağır şekilde cezalandırdığını, 1987 yılından sonra kurulan koruculuk sisteminde koruculara karşı da silahlı eylemlerinin olduğunu, Örgütün yurt dışında çıkan Serxwebun, Özgür Politika ve yurtiçinde çıkan Özgür Gündem isimli legal yayınlarının olduğunu, bu yayınlarda Ali Fırat Kod adı ile yazılarının yayınlandığını, örgütün propagandasını yapmak amacıyla MED Televizyonu’nu kurduklarını beyan etmiştir.
Sanal oyun siteleri
Şüpheli M.Adnan AKFIRAT'ın ERGENEKON terör örgütünün gizli yapılanması içinde yer aldığı, bizzat örgütsel içerikli belgelerin bir kısmının bu şüpheliden ele geçirilmesi ve yine bir kısmının içeriğinde bulunan metinlerin de bu şüpheli de çıkması bazı metinlerin bizzat şüpheli tarafından yazıldığını teyit etmektedir. Kl. :66) 5. Sanık Abdullah ÖCALAN Esasa ilişkin savunmasında: Sanık, davanın esası hakkındaki savunmasının temelinde isyan gerçeği kadar sonuçlarının bilimsel ele alınışına ağırlık vermenin büyük önem taşıdığına inandığını belirterek, Cumhuriyet Başsavcılığının Esas hakkındaki mütalaasının iddianamenin bir özeti olup, kendisinin ilk savunmasından kapsamlı alıntılar yapmakla birlikte aynı sonuca gittiği, kişi ve örgüt olarak geçirilen değişimi samimi bulmadığı, bir çıkmazı ifade ettiği, dolayısıyla eylemlerin yoğunluğu, çokluğu ve halen manen de olsa örgütle bağının devamlılığını da belirterek TCK'nun 125. maddesiyle cezalandırmayı öngördüğünü, En üst resmi yetkililerce de son “Kürt isyanı “ olarak değerlendirilen PKK önderlikli bu isyanın gerçekten hangi tarihi geçmiş kadar toplumsal koşulların ürünü olduğunu değerlendirilmediği, olayları bireysel terör boyutuna indirmenin mantıklı olmadığı gibi yanlış sonuçlara ve çıkmazı derinleştirmeye götüreceğini, 1970 Türkiyesi’nin ciddi bir sosyal patlamayı yaşadığı, yasal düzeni zorladığı, hem 12 Mart 1971 hem de 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesiyle açığa çıktığını, yasallığın ciddi şekilde zorlanarak beraberinde 27 Mayıs askeri müdahalesi sonucu nisbi demokratik özelliği olan Anayasayı budamayı ve 1982 antidemokratik özellikleri yaygın olan Anayasanın getirilmesiyle sonuçlandığını, 1980 öncesi iktidar, muhalefet, sağ-sol tüm partilerin yasadışı ilan edilmiş olduğunu, PKK'nın da bu dönemin yasadışı bir hareketi olarak doğup ağırlıklı olarak Kürtlerin toplumsal gerçeğine dayalı iyi araştırma, propaganda ve giderek eylem hareketi olarak geliştiğini, çıkışın yasal değil meşru olduğunu, özellikle 1982 Anayasasına dayalı olarak geliştirilen “dil yasağı”na kadar varan ağırlaştırılan bir baskı sistemine karşı isyanın yasal olmamakla birlikte meşruiyetinin önemle göz önüne getirilmesi gerektiğini, temel sloganlarının “bağımsızlık ve özgürlük” olarak belirlendiğini ve buna göre genel program ve eylemliliğe yöneldiklerini, PKK'nın bu yaygın eylemliliğin başta gelen sorumlularından biri olmakla beraber, “Kürt sorunu“nun tartışmasını Ankara’da önünde bulduğunu, yine “Kürt hareketi” ile Kuzey Irak'ta olup bitenleri de öğrendiğini, bu iki yönlü etkilenmeden giderek etkileyen bir güç konumuna geldiğini, Özce, PKK'nın düşünce ve eylem olarak yasalar açısından ne kadar sorumlu tutulsa da, dayandığı toplumsal zemin, içindekilerin kişilik özellikleri, direniş tarzı ve uygulanan baskı biçimlerinin de sorumlulukta önemli pay sahibi olduklarını, demokratik bir toplumda ve devlet yapısında bu tür isyana yatkın toplum ve bireylerin bu yaygınlıkta ve şiddette ortaya çıkmayacaklarını, slogan ve programlarının böyle ayrılıkçı ve sert olmayacağını beyan ederek; PKK’da dönüşümün bir çıkmaz değil bir gereklilik olduğunu, Sovyet sisteminin 1990’lara doğru çözülüşünün en az 200 yıl önceki Fransız ihtilali kadar demokratik dönüşüm üzerinde etkide bulunma potansiyeli taşıdığını, başta doğu Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde demokratikleşme yönünde gelişmelere yol açtığını, nasıl Sovyet Ekim devriminin Türkiye’nin ulusal kurtuluşunda en önemli dış katkıya yol açmışsa, bu çözülüşün de yanı başındaki Türkiye ve diğer Türki Cumhuriyetler üzerinde soğuk savaş döneminden kalma ve demokratikleşmeyi zorlaştıran statükodan uzaklaştırma yönünde o kadar derinden olumlu gelişmelere yol açtığını, bu yıllarda tam bir demokratik hareketlenme sürecine çok sancılı da olsa girildiği, yasalara pek yansımasa da sosyal ve siyasal dokunun hızla kabuk değiştirdiğini, Kürt toplumunda da bunun adeta devrimsel bir biçimde “serhıldanlar” olarak yaşandığını, Kürt objektifliğinin yasal olmasa da fiili olarak devletin en üst kademelerinde tanındığını, bunun önemli bir demokratik adım olduğunu, PKK’nın dönüşüm gerçeğinden bahsederken, her şeyden önce dünya ve ülke çapında bu gelişmelere objektif olarak dayandıklarını, PKK’nın kuruluş yıllarının; soğuk savaşın katı ideolojik kamplara ayrılmış Kürt objektivitesini ağır bir inkar ve iradesizliği yaşadığı statükocu yıllar olduğunu, ayrıca anarşik yanı ağır basan, demokratikleşmeyi pek tanımayan gençliğin sağ-sol kamplara alabildiğine parçalandığı bir sürecin damgasını taşıdığını, hem program hem eyleminde bu yıllardaki dogmatik, ideolojik yaklaşımla, gençliğin radikal çıkışının derin izlerinin olduğunu, 1990’lar da dünya genelinde bir çok örgüt yapısında olduğu gibi Türkiye’nin partiler ve örgütsel yapısında da kaçınılmaz olarak dönüşüm yaşandığını, PKK’da da yaşanılan ağır çatışma ortamı nedeniyle bu yönlü gelişmelerin ortaya çıktığını, kendisinin bu yıllarda PKK program ve eski propaganda sloganlarını terk etmesi ve yeni arayışlara girmesinin bu nedenlerle bir çıkmazı değil bir kaçınılmazlığı ifade ettiğini, PKK’da örgüt ve eylem anlayışında bir iç savaş yaşadığının gerçek olduğunu, PKK’nın öncülük ettiği eylemliliğin düzenli ve temel stratejiye ve taktiklerine uygun bir gerilla benzeri savaş olarak geliştiğini söylemenin zor olduğunu, hele hele en üst düzeyde sorumlu olarak, çatışma tarzının kendisinin istediği doğrultuda geliştiğini sanmanın büyük yanlışlık olacağını, olsa olsa Kürt toplumsal gerçeğindeki ağır feodal yapının aşiret-aiIe, dinsel gerilik biçiminde parçalanma ve çelişkilerinin yüzyıllardan beri süregelen tortularının PKK içinde can bulması ve kendini konuşturmasıdır demenin daha doğru bir sosyolojik değerlendirme olacağını, katılım gösteren herkesin kendine göre “kanun benim” anlayışından hareket ederek feodal kurallara bile ters gelen bir çok tutum ve eylem içine girdiklerini, özellikle 1987’de köy korucularına yönelim adı altında hiç yönelinmemesi gereken sivillere ve bu arada kadın ve çocuklara, çatışmalarla ilgisi olmayan kişilere yönelim olduğunu, tam bu noktada PKK’nın sınırlı da olsa ideolojik ve siyasi yanları bir tarafa bırakılarak “aydınlar kaybetti”, “köylülük iktidar oldu” adı altında partinin gerçek özünü tasfiye edip ele geçirdikleri olanakları hem partinin gerçek temsil gücünü hem de halkı bireysel etkileri altına almak için bir iç çatışmayı dayattıklarını, kendisinin bunu temelde öncülük eden kişiler nedeniyle “dörtlü çete” olarak tabir ettiğini, 1987-1997 arasında bu temelde şiddetli bir savaş verdiğini, bunun şüphesiz genel sorumluluğunu kaldırmayacağını, ama ahlaki, siyasi, örgütsel ve eylemsel tavrının anlaşılması açısından büyük önem taşıdığını, PKK’yı en zor duruma düşüren eylemlerin daha çok bu süreçte ve kontrolü kendi ellerinde tutan bu tip şahıslar eliyle işlendiğini, bu tip şahısların kırsal alanın kendilerine sağladığı avantajları iyi kullanarak bildiklerini uyguladıkları ve çoğunlukla yalanla üstünü örttüklerini, bu hususların resmi devlet raporlarında da yoğunca görülmekte ve değerlendirilmekte olduğunu, bu kişilerin sırf etkili olmak için en yanıbaşındaki yoldaşını, halktan yardımcı dostlarını bile ucuz bahanelerle cezalandırmaktan geri kalmadıklarını belirterek, Esas hakkındaki mütalaada 1990’lı yıllar madem böyle bir iç mücadeleyi yaşadığı halde neden en çok tahribat ve kayıpların yaşandığına dayalı kapsamlı bir liste verildiğini, çatışmaların en çok içte ve dışta bu yıllarda yoğunlaştığı göz önüne getirildiğinde sorunun cevap bulacağını, özellikle 1993-1996 devlet bünyesinde de kontrolden çıkmanın yaygın yaşandığı, bir çok faili meçhul kayıplarda bu durumun önemli payı bulunduğu, devletin gücünün yasadışı kullanıldığının resmi “Susurluk Raporu”nda açıkça dile getirildiğini ve halen açığa çıkmamış bir çok çete odağından bahsedildiğini, “30.000 kişinin katili, bebek katili” gibi sıfatların adaletsiz ve gerçek dışı bir yaklaşım olup reddettiğini, eri başta gelen sorumlulardan olduğunu, ama tek sorumlu olmadığını, Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türkiye’nin, içte demokratikleşmeme, dışta da gücüne göre önderlik edebilecek rolünü oynamamasında Kürt sorununda gereken bilimsel demokratik yaklaşımı gösterememenin temel neden olduğunu, çıkmaz ve çatışmada ısrarın gelecek yüzyılın da kaybı olacağını, eğer klasik anlamda Kürt sorununun demokratik ve kültürel yaklaşımdan uzak ele alınması halinde bu çıkmazın, dolayısıyla çok güçlü bir alt yapı kazanmış çatışma ortamının derinleşerek devam edeceğini, bu durumda; 1. Askeri silahlı çatışmanın kurumsallaşarak devam edeceği, PKK’nın düşük ve orta düzeyde bir savaşı rahatlıkla sürdürebileceği, ordunun da daha fazla bu işe girerek geçen 15 yılın çok ötesinde önümüzdeki yüzyıla yayılabileceğini, 2. Başta bölge Kürtleri olmak üzere Ortadoğu ve dünya Kürtlerinin çeşitli ve sıraladıkları stratejik güçlerce yönlendirilerek Türkiye karşıtlığının geliştirileceği, savaş ve çıkmazın derinleşmesinin belki de Türkiye’yi hedef haline getireceği, başta komşu ülkeler olmak üzere Türkiye ile sorunu olan herkesin hem kendi Kürtlerini hem de yoğun mültecilikle yanına çektiklerini politize edip çıkarları için kullanacaklarını, 3.Çıkmaz ve çatışmanın derinleşmesinin ekonomik faturayı daha da ağırlaştıracağını, 4.Eğitim ve kültürel gerilemenin kaçınılmaz olduğunu, 5.Çıkmaz ve çatışmanın süregitmesi, Türkiye’nin özellikle demokratik gelişmesini nasıl şimdiye kadar frenlemiş ve çarpıtılmışsa, bu haliyle artarak devam edeceğini, devlet yapısında arzulanan demokratik yönlü değişimlerin olmayacağını, 6.Mevcut çıkmazın dış politika üzerinde de etkili olduğunu, özellikle Avrupa’nın kendi çıkarlarına dayalı demokrasi gerekçelerini göstererek istediği gibi davranmakta olup AB’ye bu nedenle girilemediğini, sorunun demokratik bir tarzla aşılamamasının nasıl içeride büyük olumsuzluklara yol açıyorsa dışa doğruda istenilen atılıma da imkan vermediğini beyan ederek Sorunlara demokratik çözümün Türkiye’nin kazanılmış geleceği olabileceğini, özce geleceğin olası çözüm sonuçlarının; 1. Kürtlerin demokratik Cumhuriyetle bütünleşmesi geliştikçe bunun askeri anlamda da karşı tehditten stratejik bir güç kaynağına dönüşeceğini, içte ve dışta PKK’nın askeri savaş olanaklarının çözümle birlikte Türkiye’nin hizmetine gireceğini, karşılığında verilenin ise artık dünyanın her tarafında verilen doğal demokratik ve kültürel haklar olacağını, kolay ve en masrafsız çözüm derken bunu kastettiğini, “en kolay ve en zor barış” deyiminin burada kendini gösterdiğini, dev boyutlu askeri masraflardan kurtulma, acı ve kayıpların durması, başka bir çok güce tavizkar olmamak kadar karşılarında güçlü pozisyonda olma, içte tıkanmanın aşılmasıyla çok güçlü ekonomik, sosyal, siyasal, -kültürel gelişme süreçlerine girme, dış politikada başta Avrupa olmak üzere bir çok mevzie girme ve gerçekten bölgede lider ülke konumuna yükselmenin bu çıkmazdan ve çatışma ortamından kurtulma ile yakından bağlantılı olduğunu, Türkiye’nin stratejik olarak tehlike arzeden birçok odaklar karşısında çözümle birlikte güç kazanmasının işin can alıcı özünü teşkil edip geleceğin kurtarılması derken bunu kastettiğini, 2. PKK’nın askeri sorun olmaktan çıkmasının Kürt sorununun siyasal çözümünün yolunu açacağı ve beraberinde siyasi sorun olmaktan çıkması anlamına da geleceği, devletin bütünlüğünü ve birliğini zorlamaktan ona güç verme sürecine girileceğini, devletle demokratik bütünleşme yolu açıldıkça devlete karşı konumun aşılacağını, PKK’nın tüm iç ve dış merkezleri ile kurumlarının anlamsız hale gelerek tehlike olmaktan çıkacağını, 3. Çıkmazda ve çatışma sürecinde ileri çapta devlete yabancılaşmış, ters düşmüş Kürt halk yığınlarının da bu Çözüm tarzıyla rahat kazanılacağı, Kürtlere uzanacak barış ve dostluk elinin büyük birlikteliğe ve casino siteleri deneme bonusu kaynaşmaya götüreceğini, 4. Sorunun çıkmaz ve çatışma sürecinden kurtulmasının ekonomik olarak gelişmenin önünü alabildiğine açabileceğini, 5. Türkiye’nin siyasi koşullarında ve Anayasal hukukunda Kürt sorununun en pratik çözümünün demokratik ve kültürel haklarını kullanmadan geçtiği, çıkmazın böyle aşılacağı ve şiddetle artık bir yere varılamayacağının dava dolayısıyla daha iyi anlaşılmış olduğunu, demokratik ve kültürel kimliğin iyi anlaşılması gerekli olup siyasi kimlikten farklı olduğunu, daha çok devletle özgür yurttaş ve özgür toplum temelinde demokratik birliği ifade ettiğini, 6. Cumhuriyetin kuruluşundan beri demokratikleşmenin bir engeli haline getirilen ve gittikçede ağırlaşan sorunun demokratik çözümünün en çok Türkiye genelinde siyasi yapının da demokratikleşmesinde kilit rol oynayacağını, 7. İç çıkmaz ve çatışma ortamının demokratik çözüm yolunun en çarpıcı etkisini dışa açılımda göstereceğini, ağır ekonomik ve siyasal sorunlarını çözmüş güçlü ekonomik ve demokratik yapısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika adımlarının daha başarılı sonuç vereceği, en başta AB'ne üyeliğin sorun olmaktan çıkıp bunun gerçekleşeceğini beyan edip, Sonuç olarak; İmralı sürecinin tarihi bir başlangıç olabileceğini, uzun bir tarihi süreçten gelen ve gerçekten önemli toplumsal nedenleri olan bu isyanların doğru bir değerlendirmesinin yapılarak çıkarılacak dersler ışığında PKK önderlikli son “isyan hareketi”ni gerçekten “son” haline getirmek mümkün ve gerekli olup savunmalarında bunun gerekçelerini ortaya koymaya çalıştığını, sorunların çözüm yolunun artık demokratik sistemin geliştirilmesinden ve çizilecek çerçevesinden geçtiğini, bu konuda savunmasında alıntılar yaptığı Anayasa Mahkemesi Başkanının 37. kuruluş yıldönümünde yapılan konuşmasının umut verici olup, demokratik ve kültürel haklarında temelini teşkil ettiğini ve çözüm yolunu gösterdiğini, girilen doğrultunun bu olduğunu, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ve onun demokratik Anayasasının bunun somut ifadesi olacağını beyan etmiştir.
Linked News:
outlook india casino siteleri https://oyunoynatr.online/2025/01/08/bonus-veren-siteler-yeni https://games4tr.online/2025/01/08/18452433